Page 10 - Dinler Tarihi 4. Ünite
P. 10
DİNLER TARİHİ
Ölü Yakma Geleneği: Hindular ölülerini ya-
karlar. Cesedin yakılmasından sonra ruhun var- TARTIŞALIM
lığını devam ettirdiğine inanılır. Ceset yakılarak
bedenden ayrılan ruhun yeni bir bedene gir-
Hinduların ölü yakma geleneğinin
mesine yardımcı olunduğu düşünülür. Ayrıca temelinde yatan unsurları araştırarak
insanın evrende bulunan dört temel unsurdan arkadaşlarınızla aranızda tartışınız.
(hava, su, ateş, toprak) oluşması nedeniyle, yak-
ma eyleminin tekrar bu dört unsura dönüşü ifa-
de ettiğine inanılmaktadır.
Bu dünyadaki eylemleri sebebiyle kurtuluşu (mokşa) gerçekleştiremeyen ruhlar, karmala-
rına uygun bir bedenle yeniden dünyaya gelirler. Kurtuluşu gerçekleştirmiş olanlar ise evrensel
ruh atmanla birleşerek bu dünyaya bir daha gelmezler. Bu yüzden kurtuluşa erdiğine inanılan
kişilerin cesedi yakılmaz, toprağa gömülür.
Cesedi yakma görevi ölenin oğlu veya bir erkek akrabasına aittir. Bu yüzden erkek çocuk
sahibi olmak Hindular için büyük önem taşır. 8
Hinduizm’de Semboller
Om: Mistik etkisi olduğuna inanılan en kutsal hecedir. Om hecesi,
kutsal metinlerin ve duaların okunmasından önce; Yoga ve
meditasyon yaparken söylenir.
Svastika: Kökeni çok eski tarihlere dayanır. Hinduizm’de mutluluk
ve şans getirdiğine inanılan en uğurlu semboldür. Evlerin ve
tapınakların girişinde, hediyelik eşyalarda, düğün ve bayramlarda
dinî motif olarak tenasüh ve döngüsel hayatın da sembolüdür.
Kutsal İnek: Doğurganlık ve bereketin sembolüdür. Hindistan’da
ineğin kutsallığını nasıl başladığı bilinmemektedir. Kutsal inek
kültünün dinî değil, ekonomik olduğunu düşünenler de vardır.
İneğin sütü, peyniri, yoğurdu ve tereyağının temel besin maddeleri
olması, dışkısının tezek olarak idrarının ise tedavi amacıyla
kullanılıyor olması ona Hint toplumunda ayrıcalıklı bir konum
kazandırmıştır. İneklerin tabu ve dokunulmaz oldukları inancı,
günümüzde de devam etmektedir. Fakat bu durum ineklerin
sahipsiz ve bakıma muhtaç olmalarına yol açmaktadır.
8 Ali İhsan Yitik, “Hinduizm”, Dinler Tarihi El Kitabı, s. 345.
90