Page 3 - İslam Ahlâkı 5. Ünite
P. 3
5. ÜNİTE ALLAH’A VE PEYGAMBERİMİZE KARŞI VAZİFELER
Allah (c.c.), ezeli ve ebedi, bütün güzel isimlerin sahibi mutlak varlıktır. İnsan ise sınırlı
bir varlıktır. Ancak insanın ölümlü bedeninin yanında, bir de Allah’a (c.c.) ait olan ruhi yönü
vardır. Allah (c.c.) insana kendi ruhundan üflemiştir. İşte insanın bu ilahi yönü, yaratanı ile
323
alaka kurmaya ve onu tanımaya götürmektedir. Allah’ı (c.c.) tanımak her iyiliğin anahtarıdır.
İnsanın bilgisinin değeri, bilgi edindiği şeyin değeri ile ölçülür. Bu anlamda, bilginin konusu
ne ise bilgi o derece kıymetlidir. Allah’tan (c.c.) daha değerli bir şey yoktur. O hâlde Allah’ı
(c.c.) tanımaktan daha değerli bir şey olamaz. Allah’ı (c.c.) tanıyan kimseye arif derler. Allah
(c.c.) bilgisinin dışındaki bilgilere sahip olan kimseye de âlim derler. Allah (c.c.) sonsuz iken
yaratıkları ölümlüdür. Allah’ı (c.c.) marifet, dünya ve ahirette geçerli iken Allah’ın (c.c.) yarat-
tıklarını tanımak sadece bu dünyada kalacaktır.
1.2. Ubudiyet
Ubudiyet, “abd” kelimesinden gelmektedir. Abd ise sözlükte, “kul, Allah’ın yarattığı her
şey, mahluk” demektir. Dinî terim olarak ubudiyet, “Allah’ın rızasını elde edebilmek için
324
325
emirlerini içtenlikle yerine getirip yasaklarından kaçınmak” demektir. Bu da Allah’ın (c.c.)
rızasını kazanmak için koyduğu sınırları korumakla mümkündür. Aynı şekilde her türlü söz
ve davranışlarımızda ona karşı sevgi ve saygıyla bağlılığımızı göstermek ubudiyetin gerek-
lerindendir. Ubudiyet, ibadetten daha geneldir. İbadet belirli bir zaman ve mekânda yapılır-
ken, kulluk her zaman ve mekânda olmalıdır. Ubudiyetin gereği olarak kul, Allah’a (c.c.) itaat
etmeli, isyanı terk etmelidir. Ona tam bir bağlılıkla boyun eğmelidir. Kulluk bilincine sahip
olan ve bu dünyada misafir olduğunun farkında olan kimse, kulluk görevini seve seve yerine
getirir. Ubudiyet denilince akla gelen ilk husus, farz ibadetlerdir. Yani Allah Teala’nın bizlere
emrettiği bir kısmı mali bir kısmı da bedenî olan namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetlerdir. Ki-
şi Allah’a (c.c.) olan bağlılığını öncelikle farz olan ibadetleri yerine getirmekle göstermelidir.
Allah’a (c.c.) yakın olmanın Allah (c.c.) katında en makbul yolu, Allah’ın (c.c.) emrettiği farzları
yerine getirmektir. Bir hadis-i şerifte “…Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden, bence daha
sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara ilaveten işlediği) nafi-
le ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de (adeta) ben onun
işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse onu mutlaka
veririm, bana sığınırsa onu korurum.” buyrularak farzların önemi vurgulanmıştır. Yine bu
326
hadis-i şerifte farzlar ile başlayan kulluğun nafile ibadetlerle devam ettirilmesi ile Allah’ın
sevgisini kazanmada büyük mesafelerin katedileceğine vurgu yapılmaktadır. Bu bakımdan
mesela bir namazda sünnetlere de sarılmak, ayrıca duhâ, evvâbîn ve teheccüd namazları
kılmak kullukta zirveleşmek demektir. Bu bütün ibadetler için böyledir.
Ben; kul oldum, kul oldum, kul oldum!
Ben kul, utanarak başımı önünde eğiyorum!
Her kul azad edilince, sevinir;
Ben ise Senin kulun olduğum için seviniyorum!”
Tâhiru’l-Mevlevî, Şerh-i Mesnevî, C 1, s.26.
323 bk. Hicr suresi, 29. ayet
324 Dini Terimler Sözlüğü, s. 371.
325 Dini Terimler Sözlüğü, s. 371.
326 Buhari, Rikak 38.
118