Page 17 - İslam Ahlâkı 4. Ünite
P. 17
4. ÜNİTE İŞ VE MESLEK AHLAKI
OKUMA PARÇASI / ENDONEZYA NASIL MÜSLÜMAN OLDU?
Kendi hâlinde bir tüccardı. Bir gün kumaşları gemiye
yükledi. Endonezya’ya gitti, oraya yerleşti. İşini orada de-
vam ettirdi. Kumaşları kaliteliydi. Tam da halkın aradığı
cinstendi. Kendisi de kanaat sahibi bir insandı. Kazancı
az olsun, temiz olsun düşüncesindeydi. Bir gün geç geldi
iş yerine. Eleman iyi bir kâr elde etmişti sattığı mallardan.
Merak etti, sordu:
– Hangi kumaştan sattın?
– Şu kumaştan efendim.
– Metresini kaça verdin?
– On akçeye.
– “Nasıl olur?” diye hayret etti.
– Beş akçelik kumaşı on akçeye nasıl satarsın? Bize
hakkı geçmiş adamcağızın. Görsen tanır mısın onu?
Eleman gitti, müşteriyi buldu, getirdi. Dükkân sahibi
müşteriyi karşısında görür görmez, helallik istedi ve fazla
parayı müşteriye uzattı. Müşteri şaşırmıştı. Böyle bir du-
rumla ilk defa karşılaşıyordu.
– Ne demekti hakkını helal et?
Olay kısa sürede dilden dile dolaştı. Çok geçmeden
kralın kulağına kadar vardı. Sonunda kral kumaş tüccarı-
nı saraya çağırdı. Kral sordu:
– Sizin yaptığınız bu davranışı daha önce biz ne duy-
duk, ne de gördük. Bunun aslı nedir?
– Ben, dedi tüccar, bir Müslüman’ım. İslam dini böyle
emreder. Müşterinin bana hakkı geçmişti. Dolayısıyla kazancıma haram girmişti. Ben sadece
bir yanlışı düzelttim.
Kral, “İslam nedir, Müslümanlık nedir?” gibi peş peşe sorular sordu. Tüccar birer birer so-
rularını cevapladı. Kral ilk defa duyuyordu böyle bir dinin varlığını. Vakit kaybetmeden İslam’ı
kabul etti. Daha sonra kısa süre içinde de halk Müslüman oldu.
250 milyonluk nüfusa sahip olan bugünkü Endonezya’nın
Müslümanlığı kabul etmesindeki sır sadece beş akçelik kumaş-
tı. Yapılan tek şey vardı inandığı gibi yaşamak: Peygamberimizin
(s.a.v.) “Doğru ve güvenilir tüccar, kıyamet gününde peygamber-
ler, sıddıklar (doğrular) ve şehitlerle beraberdir.” hadisinde bahset-
tiği kişi gibi olmak milyonlarca insanın hidayetine vesile olmuştu.
Yani, asıl etkili olan söz değil, hâl diliydi. Konuşmaktan çok yaşa-
maktı. Anlatmaktan ziyade davranış dilinin devreye girmesiydi.
(Mehmet Paksu, İman Hayata Geçince / D. B. Tercüman)
112