Page 29 - Siyer 3. Ünite
P. 29

Ünıte 3



                     OKUMA PARÇASI


              Hicret yolculuğu sırasında Hz. Muhammed (s.a.v.)  ve kafilesi Ümmü Mabed ismiy-
              le tanınan bir kadının çadırına misafir olmuşlar, biraz dinlenip yemek yemişlerdi.
              Ümmü Mabed’in o sırada çadırda olmayan kocasına Peygamberimizi (s.a.v.)  tarif eder-
              ken kullandığı ifadeler şöhret bularak hilye edebiyatına kaynak olmuştur. Ümmü Ma-
              bed’in tarifinin bir kısmı şöyledir:
              “Gördüğüm öyle bir zat idi ki güzelliği besbelli idi. Güzel huylu idi. Biçimli ve güzel çehreli
              idi. Gözlerinde siyahlık, kirpiklerinde çokluk, sesinde naziklik vardı. Gözünün akı pek ak,
              siyahı pek siyahtı. Gözü kudretten sürmeli idi. Sustuğu zaman kendisinde bir vakar ve ağır-
              başlılık, konuştuğu zaman da güler yüzlülük, tatlı sözlülük görülmekte; sözleri sanki dizilmiş
              birer inci gibi ağzından tatlı tatlı akmakta idi…”
                                                        (İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 197-198.)

            10.3. Kuba’ya Varış

            Hz. Peygamber ve kafilesi, 622 yılında bir hafta süren yolculuktan sonra Yesrib yakınlarındaki Ku-
            ba’ya ulaştı. Resulullah (s.a.v.)  burada bir süre Kulsûm b. Hidm’in evinde misafir oldu. Kuba’da kaldığı
            süre zarfında Müslümanlarla buluşup sohbet eden Allah Resulü (s.a.v.)  orada bir de mescit inşa etti.
            İslam’ın ilk mescidi olarak anılacak bu mescitten Kur’an-ı Kerim’de şöyle bahsedilir: “… İlk gün-
            den takva üzerine kurulan mescit (Kuba Mescidi) içinde namaz kılman elbette daha doğrudur.
            Onda temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da çok temizlenenleri sever.”  Hz. Peygam-
                                                                               111
            ber’in kendisine verdiği görevi tamamlayıp yola çıkan Hz. Ali de bu sırada Kuba’ya ulaştı. Allah
            Resulü (s.a.v.)  ve beraberindekiler yeniden Yesrib’e doğru hareket ettiler. “Ey iman edenler! Cuma
            günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun ve alış verişi
            bırakın. Eğer bilmiş olsanız elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.”  ayetiyle önemi vurgulanan
                                                                   112
            cuma namazını Resul-i Ekrem ilk kez yol üzerinde bulunan Ranuna Vadisi’nde kıldırdı. Namazdan
            sonra yola devam eden kafile, günlerdir yollarını gözleyen Yesriblilerin sevinç gösterileri eşliğinde
            şehre girdiler. 113
            Mekkeli Müslümanları baskı ve zulümden kurtaran hicretin işlevi elbette bununla sınırlı değildi.
            Mekke’de muhalif konumunda olan İslam, Yesrib’de hâkim unsur olacak, tebliğ faaliyetleri artık
            devlet olmanın verdiği güçle sürdürülecekti. Dolayısıyla hicret, Mekke’den kaçıp Yesrib’e sığınma
            olarak değil, Mekke’ye güçlenerek dönmenin bir adımı olarak değerlendirilmelidir. Mekkeli Müs-
            lümanları baskıdan kurtarıp hürriyetlerine kavuşturan hicret, Yesribli Müslümanlar arasında sü-
            regelen kardeş kavgasını sonlandırmıştı. İki şehrin Müslümanları arasında bir ümmet bütünlüğü
            kurulmuş, müşriklerle mücadele için uygun şartlar elde edilmişti. Ezcümle Müslümanların hicreti
            yeni bir medeniyetin kuruluşunun ilk adımları olmuştur. 114













            111  Tevbe suresi, 108. ayet.
            112  Cuma suresi, 9. ayet.
            113  İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 138-139.
            114  bk. Âdem Apak, Siyer-i Nebî, C 1, s. 176-177.




                                                                                           83
   24   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34