Page 12 - Hadis Metinleri 3. Ünite
P. 12
3. ÜNİTE
Tabiinden kıraat âlimi Ebû Abdirrahman es-Sülemî, Kûfe’de uzun süre imamet ve Kur’an mual-
limliği yapmış ve ders verdiği mescidi kastederek “İşte şu mekânımda beni buraya oturtan şey ‘Sizin en
hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve onu öğretendir.’ hadisi oldu.” demiştir. Ebû Abdirrahman es-Sülemî, Hz.
Ali’nin (r.a) öğrencisi, İmam Âsım’ın da hocası olmuştur.
Kur’an öğrenimi ve öğretimi, onu düşünüp anlamakla, hüküm ve hikmetlerini hayata geçirmekle
mümkündür. Bu yüzden İmam Nevevî, “Bilesiniz ki Kur’an okumak en faziletli zikirdir. Matlup olan, onu
anlayıp düşünerek okumaktır.” der. Şüphesiz, Kur’an ayetlerinin yalnız lafız olarak okunması da sevap
ve fazilettir. Ne var ki onunla yetinmek yani manasını anlamadan ve öğrenmeden Kur’an okumak bir
nevi eksikliktir. Bu eksikliği telafi edebilmek için Türkçe meal ve tefsir kitaplarından istifade edilmelidir.
Nitekim Allah Teâlâ (c.c) şöyle buyurur: “(Ey Muhammed!) Sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır
ki insanlar onun ayetlerini iyice düşünsünler ve akıl sahipleri ondan ders alsınlar.” Bu ayete göre
32
Kuran okuyan kimsenin ayetler üzerinde düşünmesi ve onu anlaması üzerine düşen bir sorumluluktur.
5. BİR SAHABİ RAVİ TANIYORUM: HZ. ALİ (R.A)
Tam adı Ebü’l-Hasen Ali b. Ebî Tâlib el-Kuraşî
el-Hâşimî’dir. Hicretten yaklaşık yirmi iki yıl önce (m. BİLGİ KUTUSU
600) Mekke’de doğduğu bilinen Hz. Ali’nin (r.a) ba- Hz. Peygamber’in (s.a.v) ashabı,
bası Ebû Tâlib, annesi de Fâtıma binti Esed’dir. Hz. sahip oldukları özelliklere göre çeşitli
Peygamber (s.a.v), amcası Ebû Tâlib’in yükünü hafif- sıfatlarla anılır. Hz. Ali de (r.a) sahip olduğu
letmek için onu himayesine almıştır. Böylece Hz. Ali ilmin büyüklüğü açısından ilmin kapısı
sıfatıyla
şereflendirilmiştir.
(r.a) beş yaşından itibaren hicrete kadar “Allah’ın ayet-
lerinin ve hikmetin okunduğu...” Hz. Peygamber’in
33
(s.a.v) evinde kalmıştır.
İlk iman edenlerden olan ve bizzat Hz. Peygam-
ber’in (s.a.v) gözetiminde yetişen Hz. Ali (r.a), Hz.
Fâtıma (r.a) ile evlenerek onun damadı olma şerefine
nail olmuştur. Ayrıca Hulefâ-i Râşidîn’in (dört halife)
dördüncüsüdür. Şüphesiz içinde bulunduğu bu ortam
ve yaşadığı çevre şartları, Kur’an ve sünnet konusun-
da onun geniş ilim sahibi olmasında en büyük etken
olmuştur. Bizzat Hz. Ali (r.a) “Benim yanımda olan
ancak Allah’ın Kitab’ı veya Müslüman bir adama veri-
len anlama ve sezme kabiliyetidir.” diyerek Allah’ın
34
(c.c) kendisine lutfettiği ilim, akıl ve idrak nimetini
dile getirmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.v), Hz. Ali’yi (r.a) Yemen’e kadı olarak göndermek istediğinde kendisinin genç
olduğunu ileri sürerek mevcut ilim ve tecrübesinin tayin edilen vazife için kâfi gelmeyeceğini belirtmiş-
tir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v) elini onun göğsüne koyarak “Allah’ım, onun kalbine doğruyu
göster, diline de hakkı söylet!” diye duada bulunmuş, onun endişesini ve tereddüdünü gidermiştir. Rasûl-i
Ekrem’in (s.a.v) duasıyla birlikte Hz. Ali’nin (r.a) endişesi gitmiş, büyük bir cesaret kazanarak orada nasıl
muamele edeceğini öğrenmiştir. Hz. Ali (r.a) “Vallâhi iki şahıs arasında hüküm verme konusunda artık hiç
şüpheye düşmedim.” diyerek de ulaştığı başarı durumunu dile getirmiştir.
35
32 Sâd suresi, 29. ayet.
33 bk. Ahzâb suresi, 34. ayet.
34 Buhârî, İlim, 39.
35 Ebû Dâvud, Akdıye, 6; Tirmizî, Ahkâm, 5; Ahmed b. Hanbel, I, 83.
51