Page 80 - Fıkıh 4. Ünite
P. 80
FIKIH
Kurbanlığa mâni özürler:
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
َ
َ
ْ َ ّٰ ُ ْ َ ْ ُ ْ َ َّ ُ ُ ْ َ َ “Dört kusur kurbanlıklarda câiz değildir. Açık-
﴾... ِهيلع ِللا مسا ركذي مل امِم اولكات لو﴿ ça belli olan körlük, açıkça belli olan hastalık,
ِ
“Allah adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin...” belli olan topallık, iliği kurumuş derecede za-
(En'am suresi, 121. ayet) yıflık.” 134 Kurban, Allah’a (c.c.) takdim edilen
bir hediyedir. Bu derece kusurlu olan bir
hayvan Yüce Allah’a kurban olarak takdim
edilemez.
Kurban Kesmenin Vakti ve Şekli
Kurban, Kurban Bayramı’nın birinci, ikinci ve üçüncü gün-
lerinde kesilebilir. Konuyla ilgili olarak, sahabeden Abdullah
b. Ömer (r.a.) Peygamberimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu be-
lirtmiştir: “Kurban kesme üç gündür. Bu günlerin en faziletlisi
ilk gündür.” Şâfii mezhebine göre dördüncü gün de kurban
135
kesilebilir.
ÂDEM'DEN (A.S.) GÜNÜMÜZE KURBAN YOLCULUĞU
Kurbanın insanlık hayatındaki kutsal yolculuğu Âdem (a.s.) ile başlar. Hz. Âdem’in (a.s.) iki oğlu
Hâbil ve Kâbil, Allah’a (c.c.) bağlılıklarını ifade etmek üzere kurban takdim ederler. Hâbil, Kurban
için mallarının arasından en iyi ve gösterişli olanı seçerken Kâbil ise isteksiz bir şekilde en kötü olanı
seçer. Üstelik onu da gönül rızasıyla seçmemiştir. Bunun üzerine Allah Teâlâ, Hâbil’in gönül rızasıyla
Allah’ın rızasını kazanmak için kestiği kurbanını kabul eder. Çünkü “...Allah ancak takva sahiplerinin
ve rızasını gözetenlerin ibadetlerini kabul eder.” (Mâide suresi, 27.ayet)
İnsanlık tarihinde meşhur olmuş bir başka kurban hadisesine Hz. İbrahim (a.s.) ve oğlu Hz. İsmail’in
(a.s.) hayatında şahit oluruz. Bu hadise, insanoğlunun kurbanla imtihanıdır.
Bir babadan, oğlunu kurban etmesi istenmekteydi. Allah Teâlâ, Hz. İbrahim’den (a.s.) oğlu Hz.
İsmail’i (a.s.) kurban etmesini istemişti. Allah Teâla’nın bu isteğine Hz. İbrahim (a.s.) ve İsmail (a.s.)
derin bir teslimiyet göstermiş. Şeytanın onca vesvesesine rağmen ne baba ne de oğul bu emri yerine
getirme konusunda en ufak bir şüphe ve tereddüt yaşamaz. Ve nihayetinde biri evladı, diğeri canı
ile imtihan edilen bu iki peygamber, Yüce Mevla tarafından selamlar eşliğinde büyük bir kurbanla
mükâfatlandırılır. Allah Teâlâ, Hz İbrahim’e (a.s.) oğlunun yerine kurban edilmek üzere iri bir koç
hediye eder. Böylece kurban, İbrahimî teslimiyetin ve İsmailî sabrın ilahi tasdike uğramış en canlı ve
kutsal ifadesi olmuştur. Peygamberimiz bu vurguya dikkat çekerek şöyle buyurur:
“Kurban, babanız İbrahim’in sünnetidir (ondan beri devam eden bir ibadettir).” (İbn Mâce, Edâhî, 3)
Hz. Âdem’in (a.s.) hayatında başlayıp oradan Hz İbrahim’e (a.s.) uzanan kurban ibadeti, günümüze
kadar her dönemde ve hemen hemen her ümmet için bir ibadet şekli olarak varlığını sürdürmüştür.
Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Biz her ümmete (gönderdiğimiz dinde), kendilerine rızık olarak verdiğimiz behimeler (dört
ayaklı, çift tırnaklı belli hayvanlar) üzerine Allah’ın adını anıp kurban kesmeyi vecibe kıldık...”
(Hacc suresi, 34. ayet)
(Recep Özdirek, Kurban İbadeti, s. 13-16)
134 Ebû Dâvud, Edâhî, 6.
135 İmam Mâlik, el-Muvatta', Dahâyâ, 12.
142