Page 5 -
P. 5

Çeşitli hadisler ve Peygamber Efendimiz’in
          (s.a.v.)  yaşamına  baktığımızda  hem  görsel  hem
          de  işitsel  estetiğe  önem  verdiğini  görürüz.  Bu
          bağlamda “Kur’an’ı seslerinizle süsleyiniz. Çünkü
          güzel ses Kuran’ın güzelliğini arttırır.”  hadisi şerifi
                                                   1
          ve “Seslerin en fenası eşeklerin sesidir.” ayeti ses-
          lerden  güzel  olana  teşviktir.

                 Musikiyi  sadece  eğlence  unsuru  olarak
          görmek hata olur. Nitekim insandaki musiki kalp
          ritmi  ile  başlar.


                 5. Bİr MûsİkîşİNas TaNıyalıM

                 ali Ufkî Bey

                 Aslen  Leh  (Polonya)  kökenli  olup  asıl  adı  Albert  Bo-
          bowski’dir.  Adı  Latince  kitaplarda  Albertus  Bobovius,  Batı
          kaynaklarında ise Hali Beigh olarak geçmektedir. Bazı kaynak-
          larda 1610’da Polonya’nın Lvov şehrinde doğduğu kayıtlı ise
          de bugüne kadar yapılan araştırmalarda hayatı, doğum, ölüm
          tarihî ve yeri hakkında kesin bilgiler elde edilememiştir. Aile-
          si, çocukluğu ve ilköğrenimi konusunda da aydınlatıcı bilgiler
          yoktur.  Ancak  eserlerinden,  muhtemelen  esir  olarak  İstan-
          bul’a gönderilmeden önce iyi bir tahsil gördüğü ve birkaç dil
          öğrendiği anlaşılmaktadır. Claes (Nicholas) Ralamb, 1657’de
          bizzat kendisinden dinlediğini belirterek onun 1645’te Vene-
          diklilerle yapılan savaşta Osmanlılara esir düştüğünü, saray-
          da Enderun’a alınarak yetiştirildiğini ve burada on yıl hânen-
          delik yaptıktan sonra padişah tarafından azat edilerek sipahi
          ulufesi aldığını nakletmektedir. Polonya kaynaklarına daya-                      Ali Ufkî Bey
          nan Franz Babinger ise önce sarayda esir olarak çalıştığını,
          adını belirtmediği bir Türk asilzadesinin hizmetine girdiğini,
          bir müddet sonra da azat edildiğini yazmaktadır.

                 Kendisi, Sultan İbrahim ve IV. Mehmet Dönemlerinde,
          sarayda görev aldığını, Enderun’da ilim, fikir ve sanat kabi-
          liyetini geliştirdiğini, bazı genel mahiyette bilgilerin yanında
          Doğu ve Batı dilleri ile Türk klasik ve halk mûsikîsini öğrendi-
          ğini, kısa sürede santur çalmakta maharet gösterdiğini, Ufkî
          mahlası ile şiirler yazdığını ve besteler yaptığını anlatmakta-
          dır. Yine kendi ifadesine göre, Enderun meşkhanesinde on
          yıl  kadar  kalmış,  kabiliyet  ve  maharetiyle  dikkati  çekmiştir.
          Çeşitli  yayınlarda,  Ali  Ufkî’nin  başta  Latince,  eski  Yunanca,
          Lehçe, İngilizce, İtalyanca, Fransızca, Arapça ve Türkçe olmak
          1   İbn-i Mace, İkame, 176.


 14                                                        15
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10