Page 9 - Fıkıh 1. Ünite
P. 9
1. Ünite - Fıkıh İlmi
5.3. Kamu Yararının Gözetil mesi
Modern hukukta, toplumun veya devletin gereksinimle-
riyle ilgili olan idari tasarruflara kamu yararı denilmektedir.
İslam hukukunda “Toplumla ilgili düzenlemeler, maslaha-
ta bağlıdır.” kaidesi gereğince yöneticilerin tasarruflarının
kamu yararına uygun olması gerekmektedir.
Bazı durumlarda kamu yararı ile fertlere ait menfaatler
arasında çatışma olabilir. Böyle durumlarda kamu yararı
tercih edilir. Ancak kişilerin uğradıkları zararlar da devlet
tarafından değerine uygun bir bedel ile tazmin edilir. Böyle- Yol yapım çalışması, kamu yararının
ce kamu yararı ile kişisel haklar arasında bir denge kurul- gözetilmesine bir örnektir.
muş olur.
5.4. Adaletin Gözetilmesi
Adalet; ferdî ve toplumsal hayatta hakkaniyet ve eşitlik
ilkelerine uygun yaşamayı, her şeyi yerli yerine koymayı,
hak ve hukuka uygun hareket etmeyi, herkese hak ettiği şeyi
vermeyi ve hak sahibine hakkını vermeyi ifade etmektedir.
Adalet, Kur’an’ın üzerinde durduğu temel ilkelerden
biridir. Nitekim Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim'de adaletin Adalet ile hareket eden kurtulur.
titizlikle yerine getirilmesini emretmiş ve Nisa suresinin Zulmeden ise ahirette perişan olur.
135. ayetinde şöyle buyurmuştur.
“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en
yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik
yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu,
olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de Gelir de adl-i ilahi sorar Ömer’den onu.
olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine (Mehmet Akif Ersoy, Safahat,
de daha yakındır. Öyle ise adaleti yerine getirmede Koca Karı ile Ömer Şiiri)
nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) Hz. Ömer’in adaletinin temeli nedir?
çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin Düşününüz ve yorumlayınız.
ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla
haberdardır.”
Adalet ilkesi, hukuka bağlı
kalmayı, eşitlik ve hakkaniyete
uygun hareket etmeyi gerektirir. Allah Teâlâ (c.c.) Nahl suresi, 90. ayette şöyle buyurur:
Adaletin olmadığı yerde zulüm ve ٰ ْ َ َ ٰ ْ ُ ْ ْ ْ َ ْ ُ ُ َ َ ّٰ َّ
ْ
َ ْ
ٔ َٓ َ
َ
haksızlık var demektir. Zulmün هنيو برقلا يِذ ۬ ِ ىاتياو ناسحِلاو لدعلاب رماي للا نِا ﴿
۪ ِ
ِ
ِ
olduğu yere korku ve huzursuzluk َ َّ َ َ ْ ُ َّ َ ُ َ ْ ْ َ ْ ُ َ َٓ ْ َ ْ َ
ْ
َ ْ ُ
َ َ
ُ
hâkim olur. Nitekim bu hakikatı ﴾ نوركذت مكلعل مكظِعي ۚغلاو ركنملاو ِءاشحفلا نع
ِ
ِ
ِ
ifade etmek için atasözlerimizde
şöyle denilmiştir: “Zulüm ile “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi
âbâd olanın, ahiri berbat olur.” ve emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp
“Küfür devam eder, ancak zulüm tutasınız diye size öğüt verir.”
devam etmez.”
19