Page 15 - Akaid 3. Ünite
P. 15

3. Ünite         3. Ünite                      ALLAH’A İMAN





               Allah’ın (c.c) isimlerini bilen bir kul, onları hayatına aktarmaya da gayret etmeli, bu manada
           Allah’ın (c.c) ahlakıyla ahlaklanmaya özen göstermelidir.
                Örneğin Hâfız isminin bizim hayatımızdaki karşılığı olarak elimizdeki maddi ve manevi ema-
           netleri muhafaza etmeli, onlara ihanet etmemeliyiz. Afüvv isminin tecellisi olarak insanların ku-
           surlarını affedebilmeli; Settâr ismine mazhar olmanın bir yansıması olarak insanların gizli hallerine
           ve mahremiyet sınırlarına dikkat etmeliyiz, onları ifşa etmemeliyiz. Başımıza gelen bela ve mu-
           sibetleri Sabûr ve Metîn isimleri kapsamında sabırla ve metanetle karşılamalıyız. Rahîm ismine
           mazhar olabilmek için bütün varlıklara merhametle ve şefkatle yaklaşmalıyız. Allah’ın (c.c) Kerîm
           ismini de kendi hayatımıza cömertlik ve ikramla taşımalıyız. Bu şekilde Allah’ın (c.c) isimlerini ken-
           disine örnek alan ve bu isimlerin tecellileriyle hayatına yön veren insanlar olmaya çalışmalıyız.

           5. Allah'ın Sıfatları


               İslam’da iman esaslarının birincisi ve en önemlisi Allah’a (c.c) imandır. Allah’a (c.c) iman de-
           mek, yalnız Allah’ın (c.c) varlığına inanmakla kalmayıp, aynı zamanda O yüce varlıkta bulunması
           zorunlu sıfatların varlığına ve O’nun zâtına yakışmayan noksan sıfatlardan münezzeh (uzak, yüce)
           olduğuna da inanmaktır. Zâtî ve subûtî sıfatlar olarak iki bölümde ele alınan bu sıfatlar sırasıyla
           şunlardır:

                5.1. Zâtî Sıfatlar

                Allah’ın (c.c) zâtına mahsus olup O’ndan başkasına verilemeyen sıfatlara zâtî sıfatlar denir. Bu
           sıfatlara, Allah Teala’yı noksan sıfatlardan münezzeh kıldıkları için tenzihî sıfatlar, Allah Teala’nın
           ne olmadığını bildirdiklerinden dolayı da selbî sıfatlar adı da verilir. Örneğin Allah (c.c) cisim değil-
           dir, sınırlı değildir, onun için mekân söz konusu değildir. Selbî sıfatlar için bir sayı sınırlaması olmasa
           da bunları şu başlıklar altında inceleyebiliriz: 37
                Vücûd: Allah’ın (c.c) var olması demektir. Allah (c.c) vardır. O’nun yokluğu (adem) düşünü-
           lemez. Bu manada O’na Vâcibü’l-vücûd (varlığı zorunlu) denir. O sonradan olmamıştır. Allah Teala
           var olmak için başka bir kuvvete muhtaç değildir. Kur'an-ı Kerim'de bir ayette şöyle buyurulmak-
           tadır:
                                                                      ْ
                                                       َ ۜ
                              ۜ َ ْ ف  َ َ  َ ٰ َّ  ف  َ ُ ٌ ْ  َ َ ٌ  ُ  ُ أ َ ۚ َ ْ  َ ْ َ  ۚ ُ َ  َّ  َ ٰ  ٓ َ ّٰ َ
                                                             َ َ
                                                                     ُ َت
                                                                                               ُ
                                ْ
                                                                           ُ ُّ
                                   � امو  ِ تاومسلا  ِ
                    ﴾٢٥٥﴿ ...ضرلا  ِ ي           � ام ل مون لو ةن ِ س هذخ� ل مويقلا  ُّ لا وه لِا لِا ل للا
                                                  ي
                              ِ
                                                                                ي
                "Allâh ki O’ndan başka ilâh yoktur; O, diridir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de
           uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur…"
                                                             38
                Kıdem:  Ezelî  olmak,  başlangıcı
           bulunmamak demektir. Allah Teala’nın
           varlığının  bir  başlangıcı  yoktur.  Ne  ka-
           dar geriye gidersek gidelim, O’nun var
           olmadığı bir zamanı düşünemeyiz. Allah
           (c.c) sonradan meydana gelmiş (hâdis)
           bir varlık değil, kadîm (ezeli) bir varlıktır.
           Eğer hâdis bir varlık olsaydı bir muhdise
           (yaratıcıya)  muhtaç  olurdu.  Var  olmak
           için bir muhdise muhtaç olan da vâci-
           bü’l-vücûd olamaz.



                                                           Tüm âlem fânîdir, bir gün son bulacaktır.
           37.  bk. Şerafettin Gölcük, Süleyman Toprak, Kelam, s. 182-197.
           38.  Bakara suresi, 255. ayet.
                                                                                              57
   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20