Page 5 - 7. Sınıf Peygamberimizin Hayatı 5. Ünite
P. 5
SAHABEDEN ÖRNEK DAVRANIŞLAR 5. ÜNİTE
OKUMA PARÇASI
KA’B b. MALİK’İN TÖVBESİ
Ka’b b. Malik (r.a.) hâli vakti yerinde olan bir
ailenin tek çocuğuydu. İkinci Akabe Biatına katıla-
rak Müslüman olan Ka’b’ı (r.a.) Peygamberimiz çok
severdi. Fakat Ka’b (r.a.), bir gün öyle bir şey yaptı ki
bunun bedeli gözyaşları ve tövbe ile geçen, acı dolu
elli gün oldu. Bu olayı onun ağzından dinleyelim:
“Maddi imkânlarımın ve sağlığımın yerinde
olduğu zamanlardı. Peygamberimiz Medine’de ci-
had çağrısı yaparak ‘Tebük’e gidilecek.’ demişti. Te-
bük çok uzaktı, şiddetli sıcakların olduğu zamandı ve
düşman çok kalabalıktı. Bu nedenle, Allah Resulü ve
Müslümanlar yol için gerekli hazırlıkları yapıyorlardı.
Ben ise her gün çarşıya çıkıyor, hiçbir şey almadan
geri eve geliyordum. Nihayetinde Resulullah (s.a.v.)
Müslümanlarla yola çıktığında ‘Bugün yarın yola çı-
kar, nasıl olsa onlara yetişirim.’ diye düşündüm ama 7.5.3. Allah tövbeleri kabul edendir.
yapamadım. Bu defa da ‘Gidenler sayıca çok kalabalık, benim orada olmamam çok önemli değil,
hem o kalabalıkta kimse yokluğumu fark etmez.’ diyerek kendimi teselli etmeye çalıştım. Dışarıya
çıkıp dolaştığımda hâli vakti, gücü kuvveti yerinde olan hiç kimsenin Medine’de kalmadığını gör-
düm. Bu beni çok utandırmıştı ama artık çok geçti!
Hz. Peygamber'in Tebük’ten döndüğü haberi Medine sokaklarında yankılanırken beni bir
üzüntü ve endişe kaplamıştı. ‘Yalan söyleyerek işin içinden sıyrılsam mı yoksa cesurca doğruları
mı söylesem?’ diye düşünmeye başladım. Fakat yalan söyleyemeyeceğimi anladım. Tüm cesaretimi
toplayarak Hz. Peygambere doğruyu söylemeye karar verdim.
Allah Resulü Medine’ye geldiğinde her zaman yaptığı gibi ilk önce mescide gidip iki rekât
namaz kıldı. Ardından da Tebük seferine katılmayanları, mazeretlerini dinlemek için çağırdı. Bu
kimseler yaklaşık seksen kişiydi. Herkes bir mazeret söyleyip Allah Resulü'nden af diliyor, Allah Resulü
de ‘Mazeretiniz kabul edildi, kalbiniz Allah’a havale edildi.’ diyordu. Sıra bana gelmişti. Peygamber
Efendimiz bana ‘Gel bakalım ya Ka’b! Tebük’e niye gelmedin? Akabe’de seninle sözleşmemiş miydik?
Hep yanımda olacaktın?’ dedi. Şöyle cevap verdim: ‘Bilirsin ki ben iyi bir hatibim ey Allah’ın Resulü!
Şu an senden başka kimin yanında olsam söyleyeceğim mazeretle onu hem inandırır hem de
razı ederdim. Fakat sana bunu yapamam, yalan söyleyemem! Doğruyu söyleyeceğim! Umarım ki
Allah (c.c.) kusurumu bağışlar. Ey Allah’ın Resulü, vallahi benim hiçbir mazeretim yoktu. Hatta her
zamankinden daha da müsaittim.’
Bu sözler üzerine Hz. Peygamber şöyle dedi: ‘Ka’b, gerçekten doğruyu söyledin. Hadi kalk,
hakkında Allah hüküm verinceye kadar bekle!’ Allah Resulü’nün huzurundan ayrılmış giderken
yolda karşılaştığım bazı kimseler beni kınadı: ‘Ey Ka’b! Bundan önce senin bir günah işlediğine tanık
olmamıştık, neden sen de diğerleri gibi bir mazeret uydurmadın. Eğer bir mazeret söyleseydin Allah
Resulü senin için Allah’a dua eder böylelikle bağışlanırdın belki.’ ‘Beni öyle çok kınadılar ki bir an
tereddüt ettim, geri dönüp bir mazeret ileri sürmeyi düşündüm ama yapamadım.’
111