Page 10 -
P. 10
Birçok faydası yanında nota yazısının umumiyetle kullanılmadığı, repertuvarın ağızdan
ağıza nakledildiği meşk ortamında eserlerin aktarıla aktarıla az ya da çok bazı değişikliklere
uğrayabileceği ve bunun neticesinde aynı eserin birkaç versiyonunun ortaya çıkabileceğinin
göz ardı edilmemesi gerekir. Buna rağmen Osmanlı Dönemi’nin sonunda ve Cumhuriyet’in ilk
yıllarında kurulan özel mûsikî cemiyetlerinde (mektep) ve ardından geniş anlamda bir konser-
vatuvar niteliğini alan Dârülelhan’da da meşk sistemi devam ettirilmiştir.
6.BİR MûSİKÎŞİNAS TANIYALIM
Hammamîzâde İsmail Dede Efendi
9 Ocak 1778 tarihînde İstanbul Şehzadebaşı’nda doğ-
du. Mevleviyye tarikatına mensup olduğundan İsmâil
Dede, babasının hamam işletmeciliğiyle meşgul olma-
sından dolayı Hammâmîzâde diye tanınmıştır. İsmail,
öğrenimini Hekimoğlu Ali Paşa Camii’nin bitişiğindeki
Çamaşırcı Mektebinde tamamladı.
Öğrenciliği sırasında sesinin güzelliğinden dolayı ilahî-
cibaşı olan İsmail, ilk mûsikî derslerini, sesini bir me-
rasimde dinleyip beğenen Anadolu Kesedarı Uncuzâde
Mehmed Emin Efendi’den aldı. Düzenli olarak devam
ettiği Yenikapı Mevlevîhânesi’nde Ali Nutkî Dede ile
Hammamîzâde İsmail Dede Efendi kardeşi Abdülbâki Nâsır Dede ve devrin ileri gelen di-
ğer mûsikîşinaslarından faydalanarak kendini yetiştirdi. Ney üflemeyi de Abdülbâki Nâsır De-
de’den öğrendiği söylenir. Ali Nutkî Dede’ye intisap ederek 3 Haziran 1798 tarihînde Mevle-
vihanede çileye soyundu. Kısa bir süre sonra babasını kaybetti. Bu arada babasının işlettiği
hamamı sattı. Çilesinin ikinci yılında iken bestelediği, “Zülfündedir benim baht-ı siyâhım” mıs-
raıyla başlayan bûselik şarkısı mûsikî çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. Üslup ve melodik
yapı itibariyle çok farklı olduğu için eserin bestekârını merak eden III. Selim, İsmail Dede’yi
saraya çağırarak şarkıyı kendisinden dinledikten sonra takdirlerini bildirdi. 6 Mart 1801 çilesi-
ni tamamlayarak “dede” oldu.
İsmail Dede’nin II. Mahmud Devrinde sarayla münasebetleri gelişerek devam etti ve bir
müddet sonra müezzinbaşılığa getirildi. Ayrıca bizzat padişah tarafından Murassa‘ İmtiyaz ni-
şanı ile mükâfatlandırıldı. Sultan Abdülmecid Döneminde müezzinbaşılık görevi devam etme-
sine rağmen sarayda eski samimi havayı bulamadığı kaydedilmektedir. Dört yıl sonra talebele-
ri Dellâlzâde İsmail ve Mutafzâde Ahmed Efendilerle birlikte padişahtan hacca gitmek için izin
aldı. Hac yolunda, Kutbünnâyî Osman Dede’nin unutulmaya yüz tutan mi‘râciyesini bu tale-
belerine meşketti. Yakalandığı kolera hastalığından kurtulamayarak 29 Kasım 1846 tarihînde
Mina’da vefat etti. Mekke’deki Cennetü’l-Muallâ’da Hz. Hatice’nin yakınına defnedilmiştir.
İsmâil Dede, klasik üslubun hâkim olduğu büyük formdaki eserlerinin yanın-
da mûsikîyi daha geniş kitlelere yaymak amacıyla şarkı ve köçekçe gibi küçük formlar-
da da eserler bestelemiş, ayrıca türküleriyle halk zevkine ve sanatına verdiği değeri orta-
ya koymuştur. Şarkılarında hüzün ve coşkunun insan ruhunda meydana getirdiği akisler
ve farklı bir melodik yapı ve anlayış açıkça hissedilmektedir. Kendisinden sonra gelen
52 53