Page 8 - 9. Sınıf Peygamberimizin Hayatı 2. Ünite
P. 8
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI
Abdülmuttalib, ömrü boyunca yanından ayırmayacağı yetim ve öksüz torununu bağrına
bastı. Artık o; Hz. Muhammed (s.a.v.) olmadan sofraya oturmuyor, bir yemek daveti olduğun-
da mutlaka yanında torununu götürüyor ve yemeğin en güzel yerini ona ikram ediyordu.
Abdülmuttalib gönlü ana baba hasretiyle yanan torununun mahzun olmaması için elinden
geleni yapıyor; dadısı Ümmü Eymen’e (r.a.) de torununa iyi bakmasını, bir an olsun onu gözü-
nün önünden ayırmamasını özellikle tembih ediyordu. Sürekli dedesinin yanında bulunan
Resulullah (s.a.v.) , sıcak bir ilgi görüyor, dedesinin yanına istediği gibi girip çıkıyordu. Nitekim
Abdülmuttalib’in Kâbe’nin Hicr tarafında kendisi için ayrılmış bir minderi bulunurdu. Sık sık
Kâbe’ye giden Hz. Muhammed (s.a.v.) , dedesinin gölgeye serili olan bu minderinin üzerine
otururdu. Ona mani olmaya çalışanlara Abdülmuttalib, “Oğlumu bırakın, ona dokunmayın!
Vallahi, onda özel bir hâl ve büyük bir şan vardır!” derdi. 18
SAHABE ANLATIYOR
Ümmü Eymen (r.a.) anlatır:
“Bir gün Hz. Muhammed’in (s.a.v.) yanımdan ayrıldığını fark edemedim. Çocuklarla oyun
oynarken uzaklaşıp şehrin dışına kadar çıkmış. Oradan geçen bir grup onu görüp
Abdülmuttalib’in torunu olduğunu öğrenince develerine bindirip dedesinin yanına ge-
tirmişler. Bu duruma kızan Abdülmuttalib torununun elinden tutarak onu yanıma getir-
di. Bana:
— Ey Ümmü Eymen! Oğlumu nerede bulmuşlar biliyor musun? Sakın bir daha oğlumu
ihmal etme! Ona gözün gibi bak! diye çıkıştı.”
(İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 97.)
Resulullah (s.a.v.) , sekiz yaşına kadar dedesinin şefkati ve himayesi altında büyüdü. Ancak
Abdülmuttalib seksen yaşlarındaydı ve ecelin gölgesi üzerine düşmüştü. Vefat etmeden
önce oğlu Ebu Talib’den Hz. Muhammed’i (s.a.v.) himaye etmesini ve ona göz kulak olmasını
istedi. Dedesi vefat ettiğinde Sevgili Peygamberimizin yaşadığı büyük üzüntüyü Ümmü
Eymen (r.a.) şöyle anlatır: “O sırada Allah Resulü’nün yanındaydım. O, dedesinin tabutunun
arkasında durmadan ağlıyordu!” 19
Ebu Talib, merhametli ve cömert birisi olarak tanınırdı. Geçim sıkıntısı çekmesine rağmen
gönlü geniş, eli açıktı. Mekke’de kendisine danışılır, sözüne itibar edilirdi. Abdülmuttalib’in
vefatının ardından yanına aldığı yeğenini de büyük bir şefkatle yuvalarına kabul etti.
Ebu Talib, Hz. Muhammed’i (s.a.v.) bağrına bastığı gibi eşi Fâtıma bnt. Esed de onu öz
çocuklarından ayırmamıştır. Sevgi ve muhabbeti azık edindikleri sofralarına yeğeni
gelmeden başlamayan Ebu Talib onu yanına almadıkça uyumaz, bir yere gidecek olsa
onu da beraberinde götürürdü. Peygamber Efendimiz ise hem Ebu Talib’in hem de
Mekkelilerin koyunlarına çobanlık ederek amcasına destek olurdu. 20
18 İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 178.
19 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 97.
20 Buhârî, İcâre, 2; İbn Hişâm, es-Sîre, C 1, s. 189-190.
40