Page 26 - 9. Sınıf Peygamberimizin Hayatı 3. Ünite
P. 26
PEYGAMBERİMİZİN HAYATI
Müşriklerin suikast planını öğrenen Allah Resulü (s.a.v.) daha önce hicret için acele etme-
mesini istediği Ebu Bekir’e (r.a.) haber göndererek hazırlanmasını emretti. Hz. Ebu Bekir
bu haberi ne zamandır bekliyordu. Bu yolculuk için satın aldığı iki deveye özenle bakmış
ve Abdullah b. Uraykıt isimli bir kılavuzla kendilerine rehberlik yapması için anlaşmıştı. 62
Hz. Peygamber, Hz. Ali’den yatağına yatarak kendisinin evde bulunduğu izlenimini verip
müşrikleri yanıltmasını istedi. Ayrıca o, Allah Resulü’ne (s.a.v.) bırakılan emanetleri sahiple-
rine teslim edecekti. 63
Resulullah (s.a.v.) , Allah’ın (c.c.) lütfuyla gecenin karanlığından istifade ederek evinin önün-
de kendisini öldürmeye hazırlananların yanından yürüyüp geçmiş ve onlar bunun farkı-
na bile varmamıştı. Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Bekir planlarına uygun olarak Yesrib gü-
zergâhı yerine aksi yöndeki Sevr Mağarası’na doğru hareket ettiler. Ebu Bekir’in (r.a.) oğlu
Abdullah (r.a.) mağarada kaldıkları süre boyunca kendilerine Mekke’den haber getiriyordu.
Buna ilaveten Hz. Ebu Bekir’in azatlısı Âmir b. Füheyre sürüsünü mağara civarında otlata-
rak hem izlerin takibini imkânsız kılıyor hem de mağaranın bu mübarek misafirlerine yiyecek
ve süt getiriyordu. 64
Şiir İklimi
...
Kendi yurdunda garîb üç kişi kalmıştı: Nebî,
Muntazır emre Ebû Bekr ile Beyt ehli Ali… Gecenin kutlu karanlık demi gelmişti…Ali
Ve Nebî dostuna bir gün, dedi: Al tedbirini, Bürünüp hırkaya yatmıştı -korur Hakk’ın eli-
“Verir elbet sana yoldaş diye Allah birini!” Ve Resûl elde tevekkül ipi, kalbinde huzûr,
Dilde Yâsîn ile çıkmıştı evinden pür-nûr…
Ey Ebû Bekr, hazır ol, işte berâber yolumuz,
Bir avuç toprağı serpip kara küfrün yüzüne
Kıldı Allah seni destek bize, sensin kolumuz!
Süzülüp geçti, çekip uykuyu körler gözüne.
Ve emânetleri versin diye sâhiplerine:
Yazdı küfr üstüne: “Hem gözleri, hem kalpleri kör!..”
“Yâ Alî, Mekke’de sen kal!” dedi erler erine.
–Nûru görmezdi ki nâr ehli, o nûr üstüne nûr!–
Durdu bir lahza, dönüp şehre, yakın bir tepede:
“Mekke, ey kutlu şehir, Kâbe, mükerrem belde!
Sevdiğimsin, seni vallâhi mübârek bilirim;
Zorla halkın beni sevketmese ayrılmaz idim!”
...
(Mustafa Tahralı, Kubbealtı Akademi Mecmuası,
Sayı 3, s. 27-30.)
62 Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 45.
63 İbn Hişâm, es-Sîre, C 2, s. 126-127.
64 İbn Sa’d, et-Tabakât, C 1, s. 194-196.
82

