Page 18 - Tezhib 3. Ünite
P. 18
3. ÜNİTE
5. Akıtma Usulü (Düz Boyama) Tekniği ve Yarı Üsluplaştırılmış Motiflerin
Renkli Uygulaması
“Dünyada çirkinlik yoktur. Çirkinlik o hüsn-i bî-misâlin kemâlini aşikâr eden bir
güzelliktir.” (Abdülkadir Geylânî)
Tezhib sanatında en yaygın kullanılan motiflerden olan hatayi, bir çiçeğin
karşıdan dikine kesitle görünüşüdür. Penç ise yine bir çiçeğin kuşbakışı görünüşüdür.
Bu motifler stilize edilmiş çiçekler olup kökenlerini tespit edebilmek oldukça güçtür.
Yarı stilize edilmiş motifler ise çiçeklerin tabiattaki görünümüne yakın bir şekilde stilize
edilerek ortaya çıkmıştır. Özellikle 16. yüzyılda Karamemi, bahçe çiçeklerini kullanarak
bu üslubu uygulamıştır. Karamemi’nin çiçekler üzerinde uyguladığı bu üslupta kullanılan
çiçeklerin cinsi ve adının ne olduğu anlaşılabilir. Gül, lale, menekşe, selvi ağacı, bahar
dalları gibi motifleri özellikle kullanmıştır.
17. yüzyıldan sonra Avrupa’da gelişen barok ve rokoko üslubu Osmanlı sanatının çiçek
motiflerinde de etkisini göstermiştir. Özellikle 18. yüzyıldan sonra yaygın olarak şukûfe
olarak adlandırılan bu çiçek üslubuna tezhib sanatında naturalist üslup denilmektedir. Bu
üslup adı altında ortaya çıkan en önemli çiçekler gül, karanfil, lale, sünbül, nergis vs.dir.
Tezhib sanatında tabiattan alınan çiçeklerin stilize ya da yarı stililize edilerek
kullanılmasının temelinde İslam dini ve tasavvuf düşüncesinin derinliği yatmaktadır.
İslam sanatı tabiatı olduğu gibi taklit etmek yerine, onu bağlı olduğu ilkeler çerçevesinde
soyutlamaya ve üsluplaştırmaya yönelmiştir. Bunun arkasında “Gerçek olan Hak’tır
ve Hak güzeldir.” cümlesi yatmaktadır. Yani sanatçı bu üsluplaştırmayla ima ve telkin
yolunu tercih etmiş, dolayısıyla o sanatı temaşa edenleri sanatın asıl sahibi olan Allah’a
yöneltmeyi, tefekkür etmeyi gaye edinmiştir. Bu sebepten geleneksel İslam sanatlarının
bütününde resim, heykel gibi modern sanatta bulunan tabiatı doğrudan bir temsil söz
konusu değildir. Müslüman sanatçı zaman içindeki bir anın, durdurulmuş bir hareketin
peşinde değil, tabiatın kusursuz bir şekilde sürekliliğini, sonsuzluğunu tefekkür etmenin
peşindedir.
102