Page 26 - Hadis 3. Ünite
P. 26

HADİS





                Abdullah b. Mes’ûd, Hz. Osman zamanında hicri 32 (652) yılında kadı olarak görev
              yaptığı Kûfe’den ayrılarak Medine’ye döndü ve kısa bir süre sonra altmış yaşını geçmiş
              olduğu halde Medine’de vefat etti.
                Allah ondan razı olsun.


                HADİSİN AÇIKLAMASI
                Bu hadis-i şerifte dört önemli tâbir, iki grup halinde birbirlerinin zıddı olarak yer al-
              mıştır: Sıdk-kizb, birr-fücûr. Ayrıca bunlara bağlı olarak da sıddîk ile kezzâb aynı şekilde
              birbirinin karşıtı iki nitelik ve sonuç olarak yer almaktadır.
                Sıdk, sözünde ve işinde dürüst olmaktır. Kizb ise, bunun tam aksi davranmaktır.
                Birr, bütün hayır ve iyilikleri ihtivâ eder. Fücûr ise kötülüğe meyl ve muhabbet etmek,
              yoldan çıkmak demek olup her çeşit şer ve fesâdı ifade eder.
                Sıddîk, doğruculuğu; kezzâb, yalancılığı âdet edinmiş kişi demektir. Her iki kelime de
              mübalağa ifade etmektedir.
                Dürüstlük, üstün iyilik demek olan Birre götürür. Birr ise, cennet’e uzanan bir çizgidir.
              Sözünde ve işinde doğru olmaya gayret edenler, Nisa suresi’nin 69. ayetinde belirtildiği
              üzere, peygamberlikten sonraki en yüksek mertebeye (sıddîkıyet) ereceklerdir:
                “Kim Allah’a ve peygambere itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine ni-
              metler verdiği peygamberler, sıddîklar, şehitler ve salihlerle beraberdir. Bun-
              lar ne güzel arkadaştır.”
                Doğruluğu âdet edinmenin yolunu yüce Allah Tevbe suresi’nin 119. ayetinde şöyle
              anlatmaktadır:
                “Ey iman edenler! Allah’a karşı saygılı bulunun ve sâdıklarla beraber olun.”
                Yalan ve yalancılık her türlü kötülüğün başı olan fücûra sebep olacaktır. Fücûr ise
              cehenneme götürür. Yalancılığı âdet edinenler Allah katında kezzâb diye yazılacaklar-
              dır. Bu önemli bir tesbit ve büyük bir uyarıdır. Bu demektir ki sahteciliğin İslam’da yeri
              yoktur.
                Hadisin Müslim’deki rivayetlerinde doğruluğu düstur edinenlerin sıddîk, yalancılığı
              meslek edinenlerin ise kezzâb diye yazıldığı kaydedilmektedir. Bu kayıt, hadisteki teşvik
              ve tehdidin, bilerek ve isteyerek doğrunun veya yalanın peşine düşenlere yönelik oldu-
              ğunu göstermektedir. O halde daima doğruyu aramak, doğru söylemek gerekmekte,
              yalana ve yalancılığa asla müsâmaha göstermemek lâzım gelmektedir. Zira zararlı alış-
              kanlıklar, bilinçsiz hoşgörüler sonucu oluşurlar.
                [Nevevî, Riyâzü’s-sâlihîn Peygamberimizden Hayat Ölçüleri (Tercüme ve şerh: M. Yaşar Kande-
                                                         mir vd.), C. 1, s. 282-283; a.g.e, C. 1, s. 240-241.]




                  HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ

                   1. Hadis-i şerifte her hayrın sebebi olan doğruluk teşvik edilmekte, her kötülüğün
                sebebi olan yalandan uzak kalınması istenmektedir.
                   2. Mükafat ve ceza, kulun yaptığı iyi ve kötü amellere göre söz konusu olur.
                   3. Doğrularla beraber olmak insanda “takvâ” duygusunu geliştirir.





                                                       86
   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31